DDD ile Yazılım Projelerinin Karmaşıklığını Azaltın
Yazılım projeleri büyüdükçe ve karmaşıklaştıkça, kod tabanının yönetilmesi zorlaşır ve projeye hakimiyet zorlaşır. Bu noktada Domain-Driven Design (DDD) devreye girer. DDD’nin amacı, karmaşık yazılım projelerinde iş ihtiyaçlarına daha iyi yanıt verebilecek, sürdürülebilir ve yönetilebilir çözümler geliştirmektir. Bu makalede, DDD’nin temel prensiplerini, nasıl uygulanacağını ve gerçek dünya örnekleriyle etkilerini inceleyeceğiz.
DDD’nin Kullanım Amaçları
- Karmaşıklığı Yönetmek: Yazılım projelerindeki karmaşıklığı, domain’i alt alanlara (bounded context) bölerek yönetilebilir hale getirmek.
- İletişimi Geliştirmek: Geliştiriciler ve domain uzmanları arasında ortak bir dil oluşturarak iletişimi kolaylaştırmak.
- Sürdürülebilirlik: Daha sürdürülebilir ve yönetilebilir yazılım çözümleri geliştirmek.
- Uzmanlık Alanlarına Odaklanma: Belirli uzmanlık gerektiren alanlara odaklanarak daha kaliteli ve etkili çözümler üretmek.
DDD Temel Prensipleri
- Domain Modeli: İş problemlerini çözmek için oluşturulan yazılım modeli. Bu model, iş gereksinimlerini yansıtan ve yazılımın davranışlarını belirleyen bir dizi nesne ve ilişki içerir.
- Ubiquitous Language: Geliştiriciler ve domain uzmanları arasında ortak bir dil oluşturmak. Bu dil, iş terimleri ve kavramları etrafında şekillenir ve iletişimi kolaylaştırır.
- Bounded Context: Domain’in alt alanlara bölünmesi. Her alt alanın kendi modeli ve dili vardır, bu da karmaşıklığı yönetmeyi kolaylaştırır. DDD, tüm projeye hakim olmayı değil, uzmanlık gerektiren belirli alanlara odaklanmayı amaçlar.
- Entities ve Value Objects: Kimliklerine göre tanımlanan nesneler (Entities) ve sadece değerleriyle tanımlanan nesneler (Value Objects). Bu ayrım, domain modelinin daha net ve anlaşılır olmasını sağlar.
- Aggregates ve Repositories: Birbirine bağlı nesnelerin gruplandığı ve bir bütün olarak yönetildiği yapılar (Aggregates) ve bu yapıların depolandığı ve erişildiği yerler (Repositories).
Sektör Örnekleri
- E-Ticaret: Bir e-ticaret platformunda, sipariş yönetimi, ürün kataloğu ve müşteri ilişkileri gibi farklı bounded context’ler oluşturulabilir. Bu sayede her bir alt alan kendi başına yönetilebilir ve geliştirilebilir. Örneğin, sipariş yönetimi context’inde siparişlerin işlenmesi ve takibi yapılırken, ürün kataloğu context’inde ürünlerin listelenmesi ve yönetimi gerçekleştirilir. Bu alt alanlar birbirinden bağımsız çalışabilir ve gerektiğinde birbirleriyle entegrasyon sağlayabilir.
- Finans: Bir bankacılık uygulamasında, hesap yönetimi, kredi değerlendirme ve işlem izleme gibi alanlar ayrı bounded context’ler olarak ele alınabilir. Bu, her bir alanın karmaşıklığını azaltır ve daha yönetilebilir hale getirir. Örneğin, hesap yönetimi context’inde müşteri hesapları ve işlemleri yönetilirken, kredi değerlendirme context’inde kredi başvuruları değerlendirilir ve onaylanır.
- Sağlık Hizmetleri: Bir hastane bilgi yönetim sisteminde, hasta kaydı, randevu yönetimi ve tıbbi kayıtlar gibi farklı bounded context’ler oluşturulabilir. Hasta kaydı context’inde hasta bilgileri ve kayıt işlemleri yapılırken, randevu yönetimi context’inde doktor randevuları planlanır ve yönetilir. Tıbbi kayıtlar context’inde ise hastaların tıbbi geçmişi ve tedavi bilgileri saklanır.
- Sigorta: Bir sigorta şirketinde, poliçe yönetimi, hasar yönetimi ve müşteri hizmetleri gibi alanlar ayrı bounded context’ler olarak ele alınabilir. Poliçe yönetimi context’inde sigorta poliçeleri oluşturulur ve yönetilirken, hasar yönetimi context’inde hasar talepleri işlenir ve sonuçlandırılır. Müşteri hizmetleri context’inde ise müşteri talepleri ve şikayetleri yönetilir.
DDD’nin tam anlamıyla anlaşılması ve etkili bir şekilde uygulanması için daha fazla araştırma ve pratik yapılması önemlidir. Daha fazla bilgi için Eric Evans ve Vaughn Vernon gibi DDD konusunda uzmanlaşmış yazarların kaynaklarına başvurmanızı öneririm.
Teşekkürler…